Günümüzde bilinen en eski yerleşim yeri ve inanç merkezi olan Neolitik döneme ait ve Anadolu’da inşa edilen ilk tapınak olma özelliğine sahip Göbekli tepe’yi inceliyoruz.
BİR TAPINAK !
Arkeologlara göre burası insanlığın en eski tapınaklarından biridir. Göbekli tepe, yerleşik hayattan ve tarımsal üretimden yoksun olan avcı-toplayıcı toplulukların dinsel inanışları
hakkında çok önemli bilgiler sunar.
Bu tapınak, arkaik insanların dinden ve inançtan yoksun ilkel bir hayat sürmediklerini aksine bir inanca sahip olduklarını, inançlarını yaşamak için tapınak inşa ettiklerini ve zengin bir dini sembol kullandıklarını göstermektedir.
Göbekli tepe, insanların yerleşik hayata geçip kendisi için konut yapmadan, hayvanları evcilleştirmeden ve tarımsal üretime başlamadan önce dini ihtiyaçlarını karşılamak için tapınak yaptığının bir göstergesidir.
Bereketli hilal olarak gösterilen yukarı Mezopotamya insanlık tarihinin bilinen en kadim yerleşim yeridir ve ülkemizin güneydoğu bölgesinde bulunan Urfa ve Harran bölgesini kapsamaktadır.
Dinlerin ve mitlerin ortaya çıktığı önemli inanç merkezlerine sahip olan bu bölgede kadim Sümer, Asur, Babil ve Keldani devletleri gibi, birçok medeniyet kurulmuştur. Arkeolojik kazılarda, geçmişi 12 bin yıl öncesine dayanan Göbekli tepe’nin keşfi Dinler Tarihi açısından önemli veriler sunmaktadır.
(Bereketli Hilal)
Şanlıurfa şehir merkezinin 15 km kuzeydoğusunda yer alan ve Karaharabe (Örencik) Köyü’nün 2,5 km doğusunda bulunan Göbekli tepe, Neolitik döneme (MÖ. 10.500 – MÖ. 7.500) ait bir inanç merkezidir.
Düz kireç taşı platodan yukarıya doğru yükselen bu höyük, bir göbeğe benzediği için Göbekli tepe olarak adlandırılmıştır.
Göbekli tepe ilk defa 1963 yılında, İstanbul ve Chicago Üniversiteleri Güneydoğu Anadolu Tarih öncesi Araştırma Karma Projesi kapsamında yapılan yüzey araştırmalarında tespit edilmiştir.
Başlangıçta bu arkeolojik alanın gerçek değeri anlaşılamamış ve bölgenin büyük kireç taşı bloklardan yapılmış mezar kalıntısı olduğu düşünülmüştür. Ancak 1994 yılında Alman arkeolog Klaus Schmidt tarafından buranın Neolitik Döneme ait olduğu keşfedilmiştir.
1995 yılında İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi önderliğinde, Almanya Heidelberg Üniversitesi Tarih öncesi Enstitüsü’nün ortak projesi kapsamında kazı çalışmaları başlamıştır.
(Göbekli tepenin kaşifi Arkeolog Prof.Dr Klaus Schmidt)
Klaus Schmidt başkanlığında yapılan kazılarda bölgenin, diğer arkeolojik kazılarda bulunan Neolitik yerleşim yerlerinden farklı olduğu ve daha önce hiçbir yerde rastlanılmayan dini yapılar tespit edilmiştir. Özellikle üzerinde hayvan figürlerinin ve sembollerin bulunduğu T biçimindeki dikili taşlar ve bu dikili taşlardan oluşan daire biçimindeki anıtsal yapılar dikkatleri üzerine çekmiştir.
2003 yılında yapılan manyetik ve radar taramalarında en az yirmi adet çemberimsi yapının Göbekli tepe’de bulunduğu tespit edilmiştir. Göbekli tepenin bulunduğu bölgenin jeolojik yapısı bazalt ve kireç taşından oluştuğu halde, kalıntıların bulunduğu birinci tabakanın yumuşak yapıdaki topraktan oluşması ve bu toprak tabakasında yöreye ait olmayan taş aletler ve kemik kalıntılarının bulunması, Göbekli tepe’nin doğal yollarla değil, bilinçli olarak üstünün toprakla örtüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Aslında bu tapınakların toprakla örtülmesi, onların günümüze kadar bozulmadan ulaşmasını sağlamıştır.
T Biçiminde Tek parça Taştan Heykellerin Bulunması
Tapınakta dikkat çeken önemli bir nokta ise T biçimindeki dikili taşlardır. Yapılan jeomanyetik taramalar sonucunda iki yüzden fazla dikili taşın varlığı tespit edilmiştir. Ortalama 3-5.5 metre uzunluğunda ve 10-15 ton ağırlığında olan bu taşlardan birinin boyu 7 metre ve ağırlığı 50 tondur.
Taşların Üzerinde Çok Sayıda Hayvan Tasvirinin Bulunması
Göbekli tepe’de T biçimindeki dikili taşların üzerinde kabartma tekniği ile yapılmış hayvan figürleri bulunmaktadır. En fazla karşılaşılan yılan, tilki, yaban domuzu ve kuş (ördek, turna, akbaba vb.) gibi hayvanların figürlerdir. Bunların dışında boğa, koçbaşı, eşek, koyun veya keçi, böcek ve örümcek gibi hayvanların figürleri de bulunmaktadır.
SONUÇ
Hayatını avcı-toplayıcı olarak sağlamaya çalışan, din ve soyut düşünceden yoksun olduğu düşünülen, çanak-çömlek yapmasını bile bilmeyen, tarımı ve yerleşik hayatı keşfetmemiş insanların yoğun ve zengin bir sembolik anlatıma sahip tapınaklar yapması, bilim adamlarını derinden etkilemiştir. Bir tapınak olmanın ötesinde Göbekli tepe karanlıkta kalmış bir inanç sisteminin en önemli kanıtı olarak günümüze ulaşmıştır.
Göbekli tepe ile temsil edilen inanç sistemi ve düşünce dünyasının ne kadar zengin ve etkili olduğunu, aynı bölgede en az 5.000 yıl sonra ortaya çıkan Anadolu ve Mezopotamya uygarlıkları üzerindeki etkisinden anlayabiliriz.
Bu uygarlıkların tapınak yapıları ve dinsel inanışları, bu yapıyla dikkate değer bir biçimde uyuşmaktadır. Göbekli tepe, bu uygarlıkların karanlıkta kalmış yönlerini ortaya çıkarmada kaçırılmayacak bir fırsat sunmaktadır.
İnanç turizminin en gözde mekanı olmaya aday bu tapınak yapısının ülkemize çok ciddi katkısının olacağı açıktır.
KAYNAK
Kurt, A. O., & Göler, M. E. (2017). Anadolu’da İlk Tapınak: Göbeklitepe. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 21(2), 1107-1138.
Süper bir öz anlatım olmuş
teşekkür ederim anneciğim