Tunguska olayı sonrası Londra üzerinde görülen bulutlar aynı günümüzde görülen uzay mekiğinin çıkardığı gazlara benzemektedir.
Uzay mekiği kalkışından sonra ortaya çıkan bulutların gece parlaması, Güney Sibirya’da 100 yıl önce meydana gelen esrarengiz patlama; Tunguska olayına neyin sebep olduğu konusunda ip ucu veriyor; geçtiğimiz yıllarda çoğu uzay mekiği kalkışından sonra kutup bölgelerinde anormal yükseklikte ortaya ince bulutlar çıkmıştı. Cornell Üniversitesi atmosfer fizikçilerinden Michael C. Kelley, bu gece parlayan bulutlar genellikle yaz aylarında, 85 kilometre yükseklikte atmosferin termosfer isimli katmanında ortaya çıktığını söylemektedir. Kelley ve meslektaşları 28 Temmuz tarihli Jeofizik Araştırmaları Mektuplarında bu yüksekte yeralan bulutlardan toplanmış verilerden ve de uzay mekiğinin egzost gazlarının kutuplara sürüklenme hızından yola çıkarak, 1908 yılında gerçekleşen Tunguska patlamasının Dünya’nın atmosferine çarpan bir kuyruklu yıldızın yol açmış olabileceğini öne sürüyorlar.
Her uzay mekiği kalkışında yakıt olarak kullanılan sıvı hidrojen ve sıvı oksijenin yanması ile yaklaşık olarak 300 ton su buharı atmosferin 100 ile 115 kilometre yüksekliğindeki katmanına pompalanmış oluyor. Columbia uzay mekiğinin 16 Ocak 2003 tarihinde kalkışından sonra yaz mevsiminde olan Güney yarımküre’de Antarktika üzerinde gece parlayan bulutlar görülmüştü. Aynı şekilde, Endeavour uzay mekiğinin 8 Ağustos 2007 tarihli kalkışından iki gün sonra da Alaska üzerinde parlayan bulutlar gözlemlenmişti. Daha önceki çalışmalarda gösteriyor ki bu bulutların yapısında uzay mekiğinin yanmış gazları bulunmuştur.
Kelley, ‘geleneksel bilim, normalde bu bulutların o kadar çabuk kutuplara ulaşamayacağını söyler ama ulaşıyorlar’ diyor. Yüksekte esen rüzgarlar bulutları hızla kutuplara taşıyor olmalı.
Washington Denizcilik Araştırma Laboratuarı’nda bir araştırmacı olan Michael S. Stevens de aynı görüşü paylaşıyor ve deneylerin o yükseklikte rüzgarların çok güçlü olduğunu ve günümüzde çok iyi anlaşımadıklarını belirtiyor.
Bilim adamları uzay mekiği gazlarının hareketleri ile ilgili verilere dayanarak, Tunguska patlamasının hemen sonrasında Avrupa üzerinde görülen alışılmadık derece parlak olan, gece parlayan bulutlardan Tunguska olayından kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Bulutların oluşumunun da bir kuyruklu yıldızın patlamaya yol açtığı izlenimini yaratıyor.
Kelley, bugüne kadar görülen en kalın ve en parlağının, gece yarısı gazete okuyacak kadar ışıldayan bulutun Avrupa’da 1 Temmuz 1908’de görüldüğünü belirtmektedir. Ayrıca Kelley ve arkadaşları bu olaydan 22 saat önce Tunguska patlamasının tesadüf olamayacağını iddia etmektedirler. Bu bilim adamı gurubunun öne sürdüğü modelde patlamanın meydana geldiği bölgeden 5000 kilometre uzaklıkta bulunan Londra’ya bulutların gelmesi bir günden az sürmüştür.
Bilimadamları o tarihte meydana gelen gece parlayan bulutların meteor tozundan oluştuğunu öne sürmektedirler. Ama bu tür aerosollar güneş ışığını etkin bir şekilde yansıtamayacak kadar küçük olurlar. Kelley buna karşı Avrupa üzerinde görülen bulutların buz kristallerinden oluşmuş olabileceği savunmaktadır. Bu varsayım ile birlikte, uzay mekiği gazları hareketinin analizine dayanarak Sibirya üzerinde parçalanıp atmosfere dağılan kuyruklu yıldızın yapısının kuru değil bol nemli olduğunu şiddetle savunmaktadır.
Steven da Kelley’nin teorisini çok ilginç bulduğunu ve dikkate alınması gerektiğini söyleyerek, su içeren yapının Avrupa üzerine gelip buluta dönüşmesindense bulutların Sibirya üzerinde oluşup parlayan bulut olarak batıya gelmiş olabileceğini ekliyor.